İstanbul’un Karakutusu Galata’yı Tanımak

İmparator I. Constantin ( 324- 337) döneminde etrafı surlarla örülerek yerleşim alanı olarak beliren Galata, günümüze değin Doğu Roma, Venedik, Ceneviz, Latin işgali dönemi, Osmanlı ve son olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne ev sahipliği yapmış Galata İstanbul’un tarihini katman katman bağrında saklayan bir karakutuya dönüşmüş.

Zamanın hoyratlığına depremler, yangınlar, işgaller, kuşatmalar, baskınlar da eklenince kara kutudaki hazineleri bulmak ve çözümlemek zorlaşıyor.

Kentlilik ve tarih bilinci farkındalığının geliştirilmesi amacıyla Galata’nın tarihine kesintisiz tanıklık eden Saint Benoit Fransız Lisesi’nin 10. sınıf öğrencileri ile semti keşfe çıktık.

Gezi öncesinde araştırmalarını tamamlayan öğrenciler tarih öğretmenleri ile birlikte 8- 25 Şubat tarihleri arasında Galata Kulesi, Kamondo Merdivenleri, Avusturya Lisesi, Terziler Sinagogu, İngiliz Bahriye Hastanesi, İngiliz Karakolu, Podesta (Ceneviz Sarayı), Saint Pierre Han, Okçu Musa Cami, Saint Pierre Saint Paul Kilisesi, Bankalar Caddesi, Tersane Caddesi, Azapkapı, Saliha Sultan Sebili, Arap Camii, Harip Kapı, Fatih Bedesteni, Kurşunlu Han (Rüstem Paşa Hanı), Karaköy ve Tünel Meydanlarını inceleyip gözlemlediler.

ÖĞRENCİLERİN GEZİ RAPORLARINDAN…

“En çok şaşırdığım yer Ceneviz Podesta Binası (Sarayı) oldu. Ceneviz Sarayı’nın bizlerin düşündüğü kadar kocaman, şatafatlı bir yer olmaması benim ve eminim birçok kişinin aklındaki saray imgesini kırdı.”

Nisa (10 A)

“Karaköy’deki hanların varlığını fark bile etmemişken içlerine girmek çok etkileyiciydi.”

Mina (10 C)

“Beni en çok Galata kulesi etkiledi çünkü en üst katından dışarı çıkıp bakınca Avrupa yakasının büyük bir kısmını görebiliyorsunuz. İçinin yenilenmiş olmasını hiç beklemiyordum, modernleşmiş olduğunu görünce şaşırdım. Galata kulesinin tepesinden bizim okulun zil sesi gelince çok şaşırdım çünkü her gün yüzlerce insan Galata kulesinin tepesinden bu sesi duyuyor.”

Eylül (10 G)

“Beni en çok etkileyen mekân Arap cami oldu. Çünkü kiliseden camiye çevrilmesinden dolayı dikdörtgen olması ve minaresinin farklı olması beni etkiledi.”

Emir (10 G)

“Normalde basit gibi gözüken yapıların, alanların aslında sahip olduğu kökenleriyle birlikte bambaşka anlamlar kazanabilmesi”

Özben (10 G)

“Beni en çok etkileyen mekân André Chenier’nin evidir. Fransız İhtilalinin büyük şairinin İstanbul’da doğmuş olması beni çok şaşırtmıştı. Doğduğu evin ise bu kadar kötü ve harap bir durumda olması ise üzücüydü.”

Alp Tuna (10 H)

X